Köpekler enerji dolu hayvanlardır. Ama,onların da halsiz olması, yemek saatlerinde bile uyuklaması mümkündür. Veterinere götürdüğünüzde, köpeğinizde kansızlık olduğunu söyleyebilir. Kansızlık, hayvanın kanında ki alyuvarların yeterince oksijen taşımayıp enerjisiz bırakmasıdır. Hayvanda kan kaybı, ülser, pire, parazit gibi sebepler ile ortaya çıkar. Köpeğinizin kansızlık çektiğinde şüphelenirseniz, ağzına bakın koyu pembe ise böyle bir sorunu yok demektir. Ama eğer solgun bir renk ise gerekli önlemleri alın. Kansızlık gözlerinden de anlaşılır. Göz kapaklarını aşağı çekin ve gözünün içinin rengine bakın. Koyu pembe değil ise ve açık renk ise kansızlık vardır.
Yavru köpeklerde pire ve parazit görülebilir ve bunlar kansızlık yapan baş nedenlerdendir. Kurtulmak için veretinerin verdiği ilaçları kullanmak ve hayvanı temiz tutmak yeterli olacaktır. Veterinerin başka bir hastalık için vermiş olduğu ilaçlar kansızlığa sebep olabilir. Köpeğinizde ilacı kullanmaya başladığınızdan beri bir farklılık sezdi iseniz veterinerinize danışın. Köpeğinizin demir ve B vitamini yönünden kuvvetli besinlere ihtiyacı vardır. Pişmiş ciğer kan yapan besinlerin başında gelir. Fiziksel hareketlilik vücudun oksijen isteğini artırır. Kansızlıkta köpeğin sorunu oksijen eksikliği olduğu için hareket ettikçe halsizliği artar. Mümkün olduğunca dinlenmesini sağlayın. Bazı mamalar suni oldukları için sindirimi güçtür. Hayvanı iyice halsiz kılacağından doğal besin tercih etmek uygun olacaktır
Obezite büyük bir sağlık riskidir. Yaşlı köpeklerin hareketliliği azalmıştır. Öyleyse buna uygun olarak aldığı kalori miktarı azaltılmalıdır. Bu uygulama eklemlerine düşen basıncı azaltacak, kalp yetmezliği, böbrek ve karaciğer hastalıkları, sindirim sistemi hastalıklarına yakalanma riskini düşürecektir. Gıdasında lif oranı, yağ asitleri ve vitamin oranları artmalı sodyum, yağ ve protein oranı azaltılmalıdır. Eklem yangıları, eklemlerde hafif tutukluktan eklem hareketsizliğine kadar değişik aralıktaki sorunlara yol açar. Egzersiz programı köpeğinizin kondisyonu kadar kas yoğunluğu ve gerginliğinin devamı için gereklidir. Sıcak ve soğuğa dayanamama, yaşlılıkta ortaya çıkar çünkü yaşlılıkta köpeğinizin vücut ısısını kontrol eden hormonları eskisi gibi çalışmamaktadır. Yatağını ısıtıcıya daha yaklaştırın ve soğuk günlerde onu evde tutun. Diş kaybı ve diş çürükleri, sadece çiğnemeyi zorlaştırmaz aynı zamanda bakteriyel hastalıklara ve tümörlere de hazırlayıcı etki yapar. Dişleri fırçalamak ve temiz tutmak bu riskleri en aza indirir. Prostat büyümesi ve meme tümörleri, çoğu zaman kısırlaştırılmamış köpeklerde teşhis edilmektedir. Genel sağlık kontrollerinde prostat büyümesi ve meme tümörleri yönünden de kontrol ettirmelisiniz. Yalnızlık endişesi, yaşlı köpeklerde daha çok görülmesinin sebebi artık köpeğiniz stresin üstesinden gelemiyor oluşudur. Saldırgan davranışlar, gürültü korkusu, artan havlamalar ve iniltiler huzursuz uyku belirtileridir. Medikal tedaviler ve davranış değiştirme yöntemleri çözümde anahtardır. Deri ve tüy sorunları, yaşlanmak demek derinin esnekliğini yitirmesi ve daha kolay yaralanabilir hale gelmesi demektir. Tüyleri incelir ve matlaşır. Daha çok fırçalamak ve besinlerinde yağ asitlerini arttırmak çok zaman işe yarar. Köpek hafıza sorunları; kendini, karışıklık, yönünü şaşırma ve hareketliliğinin azalması gibi belirtilerle belli eder. Tıbbi uygulamalar bu konuların bazılarının çözebilmektedir.
Kedi sahiplerinin çok çekindiği bir şey de kısırlaştırma sonrası kedisinin huyunun kötü yönde bozulacağıdır. Kısırlaştırmanın kedinin huyuna doğrudan etkisi yoktur. Tüm yumurtalıkları alınmış olan kedinin östrogen hormonu minimuma ineceğinden bu hormonun yarattığı davranış şekilleri (asabiyet, çiftleşememeye bağlı huysuzluk, aşırı hareketlilik v.b.) ortadan kalkacaktır. Yani problemsiz bir kısırlaştırma kedinizi korktuğunuzun aksine daha sakin ve sevecen bir kedi yapacaktır. Kısırlaştırma sonrası dikkat edeceğiniz en önemli konu kedinizin kilo almaya yatkın olması gerçeğidir.
Kedi ve köpek sahiplerinin sık karşılaştıkları problemlerdendir. Genellikle diş ve diş eti hastalıklarından kaynaklanır. Bakteriler, salya, gıda artıkları birleşerek dişler üzerinde plaka (diş kiri, tabaka) oluşturabilir. Bu oluşumlar kötü nefes kokusunun temel nedenlerindendir. Diş ve ağız bakımı ihmal edildiğinde diş etlerinde yangı, diş taşları ve diş çürükleri gelişebilir.
• Şeker Hastalığı, Böbrek hastalıkları, mide-barsak hastalıkları, • Kanser, konstipasyonlar, • Bazı viral ve bakteriyal enfeksiyonlar, • Ağız boşluğu hastalıkları, • Solunum yolu hastalıkları, • Beslenme ile ilgili, bozuk veya bozulmaya yüz tutmuş sofra artıklarının tüketilmesi • Diğer ağız hastalıkları, ör. Bademcik iltihapları, bağışıklık sistemi hastalıkları. Kötü nefes kokusu yakınması çoğu zaman önemli bir hastalığın belirtisi olabilir, üzerinde durulmalı, Veteriner Hekim tarafından muayene edilmelidir. Yediği bir şeyden kaynaklanmayıp çok daha ciddi bir hastalık nedeni ile ise ilerlemeden sağaltımı mümkün olabilir.
• Pireler kan ile beslenen asalak böceklerdir.Pireler sıcak havalarda ortaya çıkar ama ev içinde yaşayan hayvanlarda ve kapalı mekanlarda tüm yıl boyunca görünebilirler. • Pireler d.caninum adlı şeritin ara konakçısıdır.Bu şekilde enfekte köpekler dışkıyla çevreye halkaları yayarlar. Halkalar içerisindeki yumurtalar pire tarafından yutularak burada larva formu gelişir. Şerit larvasını taşıyan ergin pire, köpek tarafından çiğneyerek yutulursa, larvalar gelişmelerini tamamlayarak konakçının bağırsağında şerit haline dönüşür. • Bu bakımdan pire teşhis edilen köpeklere, koruyucu amaçla parazit tedavileri mutlaka uygulanmalıdır. • Pireler ısırdıkları noktada lokal tahrişe, deri hastalıklarına (pire ısırığı dermatitisi) ve sistemik karakterde allerjik reaksiyonlara (pire alerjisi dermatitisi) yol açarlar. Isırık dermatisisleri özellikle karında,bacak içlerinde ve kuyruk altında,ısırma ve kaşınmadan kaynaklanan kızarıklık, kabarcık oluşumuna neden olur. • Küçük köpek ırklarında veya yavru hayvanlarda yoğun pire enfeksiyonu şiddetli kan kaybına, anemiye hatta ölüme yol açar.
Aşılarda bütün ilaçlar gibi nadirende olsa allerji yapabilir. Allerji 10 – 15 dakika veya 1 – 2 saat sonra kızarıklık, titreme, yüz ve göz çevrelerinde ödem v.s. gibi belirtilerle ortaya çıkar. Müdahele edildiğinde kısa sürede belirtiler kaybolur ve hasta normal yaşama döner. Nadir de olsa bazı hastalarda belirtilerin kaybolması zaman alabilir.
• Avrupa Birliği ülkelerine seyahat edecek dostlarınız için gerekli işlemler; • Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Konseyinin 26.05.2003 tarihli 998/2003 sayılı düzenlemesiyle pet hayvanlarının ticari olmayan hareketlerine sınırlama getirilmiştir.Bu düzenlemeleri kabul eden ülkelere yapacağınız seyahatlerde dostlarınızla ilgili yapılacak işlemler aşağıda sırasıyla belirtilmiştir. • Pet mikroçip ile kimliklendirilmiş olmalıdır. • Kuduz aşısı yapılmış olmalıdır. • Tüm aşıların yapılmış olduğunu belirten,kimlik ve mikroçip bilgilerinin bulunduğu karnesi olmalıdır. • Kuduz titrasyon testi yaptırılmalıdır. • Kuduz titrasyon testi için petiniziden alınacak olan kan örneği Avrupa Komisyonu tarafından yetkilendirilmiş olan Türkiye’deki tek laboratuar olan Ankara Etlik Merkez Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğüne gönderilecektir.Bu işlemlerde en az bir ay önce petiniz aşılanmış olmalıdır. Kan örneği , kanı alan veteriner hekiminiz tarafından hazırlanacak olan diğer belgelerle Enstitüye gönderilir. Sonuç 2 hafta içinde gönderilmektedir. • Bu test AB tarafından yapılması zorunlu ilan edilen bir uygulamadır.AB üye ülkelerine giriş yapacak pet hayvanları ülkelerinden hareket etmelerinden en geç 3 ay öncesine kadar antikor titrelerini belgelendirmelidirler. • Veteriner Hekimiz tarafından Sağlık Sertifikası hazırlanmalıdır. • Bağlı olduğunuz Belediye Veteriner İşleri Müdürlüğünden ” Menşei Şahadetnamesi” almanız gerekmektedir. • Bu belgeleri tamamladıktan sonra Tarım İlçe- İl Müdürlüğü’ne başvurularak Uluslararası Sağlık Sertifikası alınır. • Yurt içi uçak seyahatlerinizde her havayolunun kendi prosedürü vardır. Belirli kilodaki hayvanlarınızı kabin içinde taşıyabildiğiniz gibi kilo sınırını aşan petleriniz özel kargo bölümünde taşınmaktadır. • Yine yurt içi seyahatlerinizde de petinizin kuduz hastalığına karşı aşılanmış olduğuna dair karneniz yanınızda olmalıdır. • Yolculuklarda strese giren ve rahatsız olan petlerinize sağlık açısından bir sakıncası yoksa sakinleştirici ürünler Veteriner Hekiminizin tavsiye ettiği şekilde uygulanabilmektedir. Bu tarz ilaçların uygulanmasında Veteriner Hekiminizin belirlediği uygulama yolu ve dozajını asla değiştirmemelisiniz.
Koku alamayan kediler çoğu zaman yemek de yemez. Hasta bir kedinin gücünü koruyabilmek ve iyileşmesine yardım etmek için, kedinizi beslerken , şu önerilerimizi dikkate alın : • Kedinize konserve mama verin. Kuru mamaya göre kokusu daha fazladır. • Mamayı bir mikrodalga fırında ısıtın. Mamayı ısıtmak (fazla sıcak olmamasına dikkat edin),daha çok kokunun çıkmasını sağlayacak ve kedinizi yemeğe davet edecektir. • Bebek maması deneyin . Bebek mamasının kokusu çok güçlüdür ve belki hasta ve iştahsız bir kedinin yemek yemesini sağlayabilir. Ton balığı da bazı kedilerin iştahını açabilir, ama tek başına uzun süreli bir besin olarak kullanılmamalıdır.
• Kedinizin evinizdeki eşyaları tırmalaması tamamen doğal bir içgüdüdür. Tırmalama dolayısıyla kedilerdeki esneme hareketi, kaslarının sağlıklı kalabilmesi için gereklidir. • Bölgelerini belirlemek için kaplan ve aslanların da bu davranışı sergilediklerini görürüz. Tırnak ve tendolarının sağlığı için de mutlaka yapmaları gereken bir harekettir. Bu durum eşyalarınıza zarar veriyorsa çözüm olarak kedinize tırmalama tahtası veya benzeri bir eşya alabilirsiniz. Ancak kediler sıklıkla belirli bölgeleri tırmalamayı tercih ederler. Dolayısıyla tırmalaması için alacağınız bu eşyanın kediniz eve ilk geldiğinde mevcut olması onu seçmesi açısından faydalı olacaktır. • Ayrıca kedinizi tırmalamasını istediğiniz yere alıştırmak için Veteriner Kliniklerinde ve evcil hayvan ürünlerinin satıldığı mağazalarda “catnip” adı verilen spreyler mevcuttur. Uzak durmasını istediğiniz bölgeler için de, uzaklaştırıcı ürünler bulunsa da bazı kedilerde bu ürünler hiç bir etki göstermemektedir. • Asla dayak veya ceza ile istenmeyen bölgeden uzak tutmayı denemeyin. Daha da fazla zarar vermesine ya da sizden soğumasına neden olabilirsiniz.
Köpeklerin Sağlıklı ve Mutlu Olabilmesi İçin Dikkat Edilmesi Gereken 20 Kural : Bu pratik kurallar listesine uymak sanıldığından daha kolay ve köpeğinize karşı sorumluluğunuz bunlara uymanızı gerektirir. Ülkemizde özellikle son yıllarda büyük kentlerimizden başlayarak ev hayvanlarına (pet) ilgi sürekli artmıştır. Bu olumlu gelişme pet sahibi olma sorumluluğunu da beraberinde getirmekte, bu sorumluluğunuzu yerine getirirken size rehber olacak hep aklınızda olması gereken 20 kural var: 1- Öncelikle sürekli gidebileceğin bir veteriner hekimi bul. Çalışma saatlerini öğren ve acil olaylarda nereye başvurabileceğini sor. 2- Köpeğini düzenli olarak genel muayene ve aşıları için veteriner hekime götür. Aşılar, tedavisi olmayan hastalıklardan korunmak için tek ve en ekonomik çözümdür. 3- Yapılan aşıların etkili olabilmesi için her yıl tekrarlarını yaptır. 4- Yeterli ve dengeli beslenmesine özen göster. 5- Beslenme ve gezi saatlerinin hep aynı saatte olmasına dikkat et. 6- Köpeğini masadan besleme. Her zaman yediği şeyleri yemeyebilir. 7- Kilosunu kontrol et, ne şişman ne zayıf olmalı. 8- İçmesi için devamlı olarak temiz su bulundur. 9- Köpeğiniz ilk aşıları vurulduktan sonra bağlı bulunduğunuz Belediye veya yetkili bir kuruma kayıt yaptur. 10- Köpeğinle düzenli olarak yürüyüş yap, bu sana da iyi gelir. 11- Köpeğinin diş sağlığına özen göster. Ağız kokusu diş taşlarının varlığının işaretidir. Bunları temizlettirmek amacıyla veteriner hekimini ziyaret et. Bu yine daha çok masraf yapmanı önleyecektir. 12- Temel eğitim ve sosyal yaşam kurallarını öğret. (Otur, kalk, bekle, insanların üzerine atlamamak vb.) 13- Bir şey öğretmek için ödüllendirme yöntemini kullan ve her zaman aynı kararlılıkla davran. 14- Köpeğini tehlikeli ortamlarda tasmasız dolaştırma. Böylece onu rahat kontrol edebilir ve çevreye vereceği zararları önlemiş olursun. Ayrıca çevreden köpeğinize gelebilecek tehlikeleri de kontrol altına alırsınız. 15- Kusma, ishal, durgunluk, kilo kaybı, iştahsızlık, anormal şişkinlikler, vb. hastalık belirtilerine dikkat et ve zaman geçirmeden veteriner hekimine başvur. Erken teşhis hayat kurtarır. 16- Köpeğinin ırk özelliğine göre yıkama sıklığına dikkat ve vu onu düzenli olarak tara. 17- Pire ve kenelerin bulaşabileceği ortamlarda bulaşabilecek hastalıklardan korunmak için dış parazit tedavisi yaptır. Bu alandaki yeni gelişmeleri veteriner hekimine sor. 18- Köpek alırken önce sorumluluğunu al, yaşam biçimine göre bir ırk seç. Apartmanda yaşıyorsan apartman hayatına daha uyumlu olabilecek küçük ırkları seç. 19- Köpeğin belli bir ırkın üyesiyse o ırkın özelliklerini ve o ırka özgü sağlık problemlerinin neler olduğunu öğren. 20- Köpeğiniz ailenizin yeni bireyidir. Nasıl ki size ait eşyalar varsa, köpeğinizin de yatağı, oyuncağı, mama ve su kabı, tarağı, havlusu vb. olmalıdır.
• Bebeklerin gelişimi evresinde süt dişlerinin çıkışı ve onların dökülerek yerlerine kalıcı dişlerin gelmesi esnasında, diş etlerinin karıncalanması nedeniyle, ısırma isteği doğacaktır. Ellerinizi, bacaklarınızı, masa, sehpa kenarlarını, duvar çıkıntılarını ısırdığını göreceksiniz. Bu dönemde kesinlikle sizi ısırmasına izin vermeyiniz ve ısırmak istediği zaman sert oyuncak veya doğal kemikler veriniz. • Tavuk kemiği asla vermeyiniz. Tavuk kemikleri uzunlamasına kırıldığı için mide ve bağırsaklara batma riski yüksektir. • 12 -15 günde göz kapakları açılır. • 2 – 3 haftada üst kesici ve köpek dişleri çıkar. • 3 – 4 haftada alt kesici ve köpek dişleri çıkar. • Bir aylıkken bütün süt dişleri çıkmıştır. • İki aylıkken süt dişleri aşınmaya başlar. Dört aylıkta süt dişleri sallantılı ve düşmeye hazırdır. 4–5 aylıkta süt dişleri yerine kalıcı dişler gelir. • Yedi aylıkta bütün kalıcı dişler aynı seviyede çıkarlar. • Dişlerin görevi; alınan gıdaları küçük parçalara ayırıp sindirim organlarına ulaştırmaktır. Doğduktan hemen sonra birkaç hafta içinde süt dişleri çıkmaya başlar. Yavrularda yirmi sekiz adettir. Bunlar zamanla düşerler yerlerine kalıcı dişler çıkmaya başlar. Kalıcı dişler yedi aylıkken tamamlanır ve sayıları kırk ikidir. Süt dişlerini dökme esnasında diş etlerinde kızarmalar, kanamalar, vücut ısısında artış, yeme isteğinde azalma, ağlama görülebilir. Bu durum bir veya iki gün süreceğinden, genel durumu bozulmadıkça ağrı kesici veya ateş düşürücü ilaçlar verilmez. • 6–7 aya kadar hala süt dişleri düşmemişse bir veteriner hekime başvurulmalıdır. Aksi takdirde düşmeyen süt dişleri kalıcı dişlerin pozisyonunu bozacaktır. • En önemli diş ve diş eti hastalıkları; tartar (diş taşı), plak, periyodental hastalıklar, diş çürüğü ve dişlerdeki kanamalardır. • Tartarlar bakterisel gıda artıklarının birikmeleri sonucunda oluşur. İleri yaşlarda diş eti çekilmesi ve buna bağlı olarak diş çürümelerine kadar varabileceği için temizlenmesi gerekir. • Dişlerdeki gıdaların ve bakterilerin oluşturduğu flimlere plak denir. Düzenli periyodik diş bakımı yapıldıkça ve sert gıdalarla (kuru mama) beslendikçe ileri dönemde diş taşı oluşması engellenir. Diş taşı ve plakların uzun süre dişlerin üzerinde kalması sonucunda periyodental hastalıklar oluşur. • Diş etinin yangısına gingivitis denir. Gingivitis ilerleyici bir hastalıktır. Diş etlerinin çekilip daha sonra dişlerin kaybına neden olur. Korunma amaçlı olarak periyodik bakım, sert yiyecekler ve kemik önerilir. • Dişin mine tabakası köpeklerde oldukça sağlam olduğu için, diş çürüğü insanlara oranla daha az sorun yaratmaktadır. Duruma göre diş dolgusu veya kanal tedavisi yapılır. Kazalar ve sert cisimleri ısırırlarsa sonunda dişlerde kırılma olabilir. İleride çürüme olasılığı olduğu için kısa zamanda buralarda tedavi edilmelidir. • Bütün bunlardan korunmak amacıyla günlük olarak dişlerin temizliği yapılmalıdır. Uzun vadeli dişlerin korunması amacıyla hazır kemiklerin verilmesi de yararlı olur. Kuru mama ile beslenme de mekanik olarak tartların oluşmasını engeller. Bütün bu bakımları yanında her 6–12 ayda bir veteriner hekim tarafından kontrolü yapılmalıdır.
• Seyahate çıkmadan önce Veteriner Hekim kontrolünden geçirilmelidir. • Yolculuktan 4–5 saat önce karnı doyurulmalı ve yolculuk boyunca su haricinde herhangi bir yiyecek verilmemelidir. • Tatil boyunca yanınızda yeterli yiyecek olmalıdır. • Sıcak havalarda; hayvanlar arabada yalnız bırakılmamalıdır. • Yolculuk sırasında veya gidilen yerlerde, yabancı madde ve zehirli bitkilere karşı dikkatli olunmalıdır. • Böcek sokmaları, güneş çarpması ve kaybolma gibi tehlikelere karşı dikkatli olunmalıdır. • Kimlik bilgileri ve telefonu içeren tasması takılmalıdır. • Aşı karnesi daima yanınızda bulunmalıdır. • Küçük bir acil yardım çantası, oyuncakları, kemikleri, yatağı, su ve mama kapları yanınızda olmalıdır. • Çevredeki insanlara karşı beraberce saygılı olunmalıdır. • Tatil ortamında köpeğinizin eğitimine daha fazla zaman ayırabilir ve istemediğiniz alışkanlıklarından vazgeçirebilirsiniz.
• Hayvanınızın gözleri parlak ve ışıltılı olmalı ve göz bebeğinin etrafındaki bölge beyaz olmalıdır. Eğer kırmızı noktalar , aşırı gözyaşı akıntısı, kızarıklık, gözünü sürekli kapalı tutma veya diğer normal dışı durumlar varsa onu derhal Veteriner Hekiminize götürünüz. • Göz akıntıları,çapaklar ıslak bir pamuk ile kolayca temizlenebilir. Gözlerin çapaklanmasına izin vermeyin düzenli olarak temizleyiniz. Temizleme işlemi sırasında göze aşırı basınç uygulamayın , hafif maniplasyonlarla temizleyiniz. Kedinizin gözlerini herhangi bir akıntı açısından kontrol etmelisiniz. Erken yaşlarda birçok üst solunum yolu enfeksiyonu gözleri de etkilemektedir. Eğer birden fazla kediniz var ise veya kediniz ev dışına çıkıyor ise gözde yaralanmalar olabilir. • Göz hastalıkları, enfeksiyonları travmaları çok rastlanan olaylardır. Veteriner Hekim muayenesinden sonra hayvanınızın gözüne ilaç uygulamanızı isteye bilir. Bu uygulamaları yapmak zor olabilir ,özellikle gözde bir enfeksiyon varken ağrıda vardır ve dokunmaya karşı hassastır.
• Bu tip bir uygulama için bir yardımcıya ihtiyacınız olacaktır. Yardımcı hayvanınızın ön ayaklarını göğüs ve kafasını tutturun. ( gerekirse onu büyük bir havluya sarabilirsiniz.) • Siz baş ve işaret parmağınızla ilacı uygulayacağınız gözün alt göz kapağını tutup hafifçe dışa doğru çekiniz ve orada göreceğiniz cep şeklindeki boşluğa ilacı damlatınız veya pomadı içine sıkınız. • Damlalığın ucunun göze temas etmemesi için dikkat edin .Çünkü ani bir refleks ile başını hareket ettirdiğinde göze ciddi zarar vere bilirsiniz. • Daha sonra göz kapağını serbest bırakıp alt ve üst göz kapağını baş ve işaret parmağınızı kullanarak 2-3 kez açıp kapatınız hafif masaj yapın böylece uyguladığınız ilaç gözün her tarafına yayılmış olacaktır.
• Kedi ve köpekler ot yiyerek beslenen yani otcul hayvanlardan değildir. Oysa bir çok kedi ve köpek sahibi kedi ve köpeğinin ot yediğini görmüştür. • Çoğu zaman köpek veya kedi ot yediği zaman kusar, buda ot yediği için mi kusar, yoksa kusacağı zaman mı ot yer sorusunu beraberinde getirir. • Ancak kedi ve köpekler özellikle kediler sürekli kendilerini yalayan ve temizliğini bu şekilde yapan hayvanlardandır.Ayrıca vücutta bulunan dış parazitleride patilerinin yanında dişleriyle uzaklaştırmaya çalışmaları da tüy yutmalarına neden olmaktadır. Yedikleri otun içerisin de bulunan selüloz sayesinde yutulan tüyler yumuşatılarak kusma yoluyla dışarı çıkarılabilmektedir. Tam ve dengeli besin alamayan kedi ve köpeklerin de ot yediği az da olsa görülmektedir. Böyle bir sorun yaşandığında besinlerine yapılan takviyeler, öğün saatlerinin ve miktarlarının ayarlanması ile bu sorunu gidermek mümkün olabilir. • Kısaca özetlenirse köpek ve kedilerin ot yemesi gayet doğal bir davranış biçimidir. Ancak evde bulunan bazı bitkiler ve çiçekler hayvanlar için zehirli olabilir.Bu konuda çok dikkatli olunmalıdır. Bu nedenle bahçeye ve sokağa çıkamayan kedilerin yemesi için hazır satılan ekilebilir, paketler içinde ürünler de bulunmaktadır.
• Aspirin; etken maddesi asetil salisilik asit ; analjezik, antienflamatuar, antipiretik ilaçlar içinde en fazla kullanılan en etkin ve en ucuz olanıdır. • Ancak özellikle tedavi dozunu aşan miktarlarda alındığında kedilerde, köpeklere oranla zehirlenme olaylarına daha çok rastlanılır. Orta ve hafif doz aşımlarında sadece klinik belirtiler gözlenmesine karşın yüksek doz aşımlarında ölümle sonuçlanabilen bir toksititeye sahiptir. İlacın kedilerdeki biyolojik yarı ömrinün uzun olması nedeniyle; köpeklere oranla 10 kez daha toksik etkiye sahiptir. • İlacın terapötik dozu kedilerde oral yolla 100-300 mg köpeklerde ise günde iki kez 300-1000 mg arasındadır.
• Kedilerde aspirinin plazmada konsantrosyonunun yüksek düzeylere ulaşması ve yarı ömrünün daha uzun olması zehirliliğini daha çok artırmaktadır. • Salisilik asit kanın pıhtılaşma süresi üzerinde etkin rol oynar ve pıhtılaşma süresini uzatır. Bu nedenle serum protein miktarının artışı yanında kanda karbondioksit miktarında da artmaya neden olarak vücut fonksiyonlarında aksamalara neden olmaktadır.
• Hafif zehirlenmeler olarak tanımlanabilecek durumlarda ilk gözlenen klinik belirti bulantı ve kusmadır. Ayrıca solunumun sayısında artış, beden ısısında yükselme ( aspirinin ateş düşürücü etkisi olmasına rağmen ) dehidrasyon, kordinasyon bozukluğu ve dengesizlik görülebilir. İlerleyen durumlarda kordinasyon bozuklukları belirginleşir ve ataksi görülebilir. Hayvanlar dengesini koruyamaz ve yere düşerler. • Daha ağır zehirlenme olaylarında kusma, hiperemi, dehidrasyon ilk gözlenen belirtilerdir. Solunum yetmezliği, solunum havasının aseton kokması , kaslarda titremeler ve solunum güçlükleri belirginleştikçe koma hali gelişebilir ve kısa sürede ölüm şekillenebilir.
• Anamnez, klinik bulgular, ayrıca kan ve idrar muayenelerinden elde edilen bulgulara göre kesin tanı konabilir. İdrarda bilirubin vardır. Kanın pıhtılaşma süresi uzar, total serum protein miktarı artmıştır. Lökosit sayısında ve kanın pH’sında düşme ve CO2 düzeyinde artma gözlemlenir. Kan serumunda potasyum miktarı azalmıştır. Kesin tanı için, kanda salisilat düzeyi sapanmalıdır.
• Midenin boşaltılması amacıyla kusturucu ilaçlar, mide lavajı için de karbon medisinal gibi ilaçlar kullanılabilir. Ayrıca %0.1’lik Potasyum permanganat ile mide yıkanabilir. Dedehidrasyona karşı parentaral sıvı sağaltımı uygulanır. Ayrıca ürinasyonu arttırmak ve salisilatların eliminasyonunu hızlandırmak için parentaral diüretikler uygulanır.(Lasix) • Ayrıca Aspirin; kapillar damarlarda kanamayı kontrol eden plazma faktörünü deprese ederek kanama süresini uzattığından, hayvana K vitamini enjeksiyonları yapılmaşıdır.
• Kedilerde toksik etkisi belirgin olan aspirinin; ateş düşürücü, ağrı kesici ve yangı giderici olarak kullanımı veteriner hekimlerce pek tavsiye edilmez. Onun yerine geçen başka ilaçlar önerilmelidir.
Kedi ne yer ne içer diye sorulsa herhalde akla ilk gelen şey süttür. En doğal besinlerden olan süt fazla miktarda verilirse kediniz sütü sindiremeyeceğinden kolaylıkla ishal olacaktır. Çünkü süt her kedi için sindirimi pek de o kadar kolay bir içecek değildir. Bu sebeple kedilere süt verirken daha özenli olunması ve onların bire bir oranında sulandırarak sindirebileceği ölçüde verilmesi gerekir. Süt protein ve yağ açısından zengin bir içecektir. Ama bu zengin içerik kedilerin sindirimini oldukça zorlar. O yüzden genelde 4 kg. ağırlığındaki bir kediye 1/4 litre kadar verilen süt bizce küçük bir kapmış gibi görülse de kediniz için ağır bir yemek olacaktır. Laktoz, süt şekeride denilen, süte tat veren bir maddedir. Laktoz duyarlılığı insanlar dahil tüm memelilerde görülen bir durumdur. Sebebi vücutta laktozu sindirmeye yarayan laktaz enziminin bulunmamasıdır. Aşırı süt içilmesi durumunda sütteki laktoz yeterince sindirilemez ve kalın barsaklara giden laktoz bu durumda barsaklarda bakterilerin çoğalmasına ve barsak enfeksiyonlarının oluşmasına ya da barsaktan vücuda yayılan diğer enfeksiyonların başlamasına sebep olur. Kedinize süt verirken ölçünüz şu olmalıdır. Kedinizin 1 kg. ağırlığının karşılığında 1 gram kadar laktozu sindirmesi mümkündür. Yani 4 kiloluk bir kedi için 4 gramdan fazla laktoz içeren süt verilmemelidir. Peki laktozun ölçüsünü nasıl anlayacaksınız. Pastörize sütlerin kabında içerdiği materyaller yazmaktadır. Sütün litre ölçüsüne kıyaslayarak laktoz dozajını ayarlayabilirsiniz. Ayrıca kedinize süt verirken verilecek süt kadar su eklemeyi unutmamalısınız. Bu sindirimi daha kolaylaştıracaktır. Önemli bir hatırlatma, süt asla suyun yerini tutmaz. Kedinize süt verdiğiniz için suyu kesmemelisiniz. Su, sütten çok daha önemli ve zorunlu bir içecektir. Her daim de taze tutulmaya çalışılmalıdır.
Kedinize yumuşak, unlu ve şekerli gıdaları vermekten kaçının. Her 3-4 ayda bir kedinizin ağız ve dişlerini Veteriner Hekime kontrol ettirin. Yemek yeme güçlüğü, ağız kokusu, diş etlerinde kızarıklık, ağlama, saklanma, başına dokunulmasından rahatsızlik duyma gibi durumlarda mutlaka zaman geçirmeden Veteriner Hekimin görüşlerini alın. Sebepsiz davranış bozukluklarının da ağız ve diş sağlığındaki bir problemden kaynaklanacağını unutmayın. Diş taşı problemini önlemek için sert ve kemirilebilecek oyuncaklar verin ve Veteriner Hekim tavsiyesinde kuru mama yedirin. Mümkünse haftada bir dişlerini fırçalamaya çalışın.
• Ağız, burun, göz, kulak veya doğal vücut boşluklarından anormal akıntı • Aşırı uyku hali gibi anormal davranışlar. • İştah kaybı, aşırı kilo kaybı veya aşırı kilo alması,aşırı su tüketimi • Vücutta gelişen anormal şişkinlikler. • Yatıp kalkarken zorlanma • Vücudun herhangi bir bölümünü sürekli yalaması ve ısırmaya çalışması • Tüylerin düzensiz, donuk ve mat olması. Deride kepeklenme ve lokal tüy dökülmesi • Açık yaralar • Nefeste ve ağızda kötü koku ve dişlerde aşırı tartar birikimi • Hayvanda kabızlık veya ishal hali.
• Evinizde yada bahçenizde besleyebileceğiniz yavru bir köpek almaya karar verdiniz. Yavrunun anne sütünü bırakmış, mama dönemine geçmiş olmasına dikkat ediniz. • Yavru köpeğin parazitlerinden arındırmak için anti-paraziter tedavisini yaptırınız. Bu tedavi hem köpeğinizin sağlığı, hemde kendi sağlığınız için gerekli bir uygulamadır. Yapılacak karma ve diğer aşılar için de gereklidir. • Yavru köpeğin yeni ailesi artık siz ve aileniz olacaktır. Bundan sonra bir kaç saatinizi yavruya ayırıp, onun uyku saatleri haricinde,onu yalnız bırakmayacak, onu eğitecek ve onunla ilgilenip oynayacaksınız. • Yavrular, yedi-sekiz haftalık olunca, yasak kavramını anlamaya başlarlar. Sizde ona neyin yasak olduğunu, neyin yasak olmadığını yavaş yavaş öğretmeye başlayabilirsiniz. • Bu dönemde dişleri iğne gibi sivridir. Onunla oynarken, elinizi ısırarak oynamak ister. Isırdığı zaman canınız yanmasa dahi ‘ahh’ veya ‘aaa’ sesler çıkartıp, yavru köpeğin ensesinden tutup hafifce sallayın ve yere doğru bastırın . Yaptığının yanlış olduğunu tavırlarınızla gösterin. Yavru canınızın acıdığını bilemez ama ses çıkartarak, ensesinden tutup sallama, onun için bir yasaktır. Bu işi bir kaç kere yapar, bazen de oyunu bırakıp gider, onu yalnız bırakırsanız, yavru daha sonra ki ısırmalarda ses çıkardığınız zaman bunun ne demek olduğunu anlayacak ve çenesini gevşetecektir. Aksi halde büyüdüğünde sizinle ve çocuklarla oynarken tehlikeli olabilir. • Yavruyu bu yaşta herhangi bir şeyden korkutmayın, elinizle kafasına vurmayın. Okşamak istediğinizde, kafasına vuracaksınız düşüncesiyle korkar, kendini okşatmaz. • Cezalandırılması gerektiğinde onu dövmek yerine oyunu bırakın, onunla ilgilenmeyin hatta onu yalnız bırakıp gidin. Bu davranış ona daha fazla etki yapacaktır. Aynı davranış şekli gelişmiş köpekler içinde etkilidir. Çünkü bazen sert bir komut, dövmekten daha iyi bir sonuç verir. • İstediğinizi yaptığı zaman mutlaka ödüllendirin. • Yavruya olabildiğince tatlı bir dille eğitmeye çalışın. Oynaması için yutulacak, kırılacak, bozulacak, özellikle parçalanabilen sert plastik oyuncaklardan uzak tutun. Yutma tehlikesi olabilir. • Yavru evin içinde terlik, koltuk, halı v.b ev eşyalarınızla oynarsa buna müsade etmeyin. Sert bir komutla hayır veya benzeri bir kelime kullandıktan sonra onun oynayabileceği bir oyuncak verin ki , ne ile oynanabileceğini öğrenmiş olsun. Her yasakta aynı şeyi yapın. • Yavrunun mutlaka evin içinde ve bahçede oynayabileceği oyuncakları olmalıdır. Çünkü tüm yavrular oyuncudur ve hep oynamak isterler.
• Genellikle kist aşısı diye bilinen bu uygulama aslında bir antiparaziter ilaçlamadır. Bu uygulama iç parazitlerden Tenya, Ascarit, Kancalı kurt, kamçılı kurt(Trichuris) kaynaklanan enfestasyonların engellenmesine ve sağaltımına yöneliktir. • Bu uygulama hayvan sağlığı açısından olduğu gibi insan sağlığı açısından da önemlidir. Bilindiği gibi köpekler tüy döken canlılardır. Dökülen tüylerin üzerine bulaşmış parazit yumurtaları, özellikle de echinococ yumurtaları, insan sağlığı açısından önemlidir. Köpekler echinococus granulosus’un konakçısıdır. • Bu parazit köpeklerin ince bağırsağında yaşar ve yumurtalarını dışkıyla dış ortama çıkarır. Bulaşma, parazite karşı aşılanmamış köpeklerin, tüylerine bulaşan yumurtaların veya enfekte hayvanın dışkısıyla kontamine olmuş yiyeceklerin (marul, maydanoz v.s), insanlar tarafından herhangi bir şekilde ağız yoluyla alınması sonucu olur. Echinococ yumurtalarının ağız yoluyla alınması sonucunda da insanlarda hidatik kist şekillenir. Kistler karaciğer, böbrek, kalp, pankreas, beyin ve göz gibi organlara yerleşir ve yerleştiği organlarda işlevsel bozukluklara neden olurlar. İlerlemiş olaylarda kistin patlaması ölüme neden olabilir.
• Hastalıktan korunmanın temel şartı, köpeklere çiğ gıdaların kesinlikle verilmemesidir. • Kişisel temizlik ilkelerine dikkat edilmeli, içme ve kullanma suları temiz olmalı, çiğ yenen sebze ve meyveler bol su ile yıkandıktan sonra tüketilmelidir. • Sahipli köpekler ile özellikle belediyelerce kurulan sokak hayvanları bakım, müşahade, kısırlaştırma ve rehabilitasyon merkezlerine getirilen sokak hayvanlarıda Echinococcus granulosus yönünden tedavi edilmelidir. • Kontrolsüz hayvan kesiminin önlenmesi için tedbirler alınmalıdır. • Köpekler birbirinin anüslerini koklarken parazit yumurtaları burunlarına ve tüylerine bulaşabilir. Bu köpeklerin okşanması ve sevilmesi halinde parazitin yumurtaları ellere geçebilir.Bu şekilde kirlenen ellerin yıkanmadan ağıza götürülmesiile parazitin yumurtası alınır. • Bu türden problemlerin önlenebilmesi için köpekler parazitlere karşı düzenli olarak ilaçlanmalıdır. Kist aşısı, köpeğin yaşadığı ortam, dışarıya çıkıp çıkmaması, hastalığa yakalanma riski gibi faktörler gözönüne alınarak gerektiğinde 3, 4 veya 6 aylık aralıklarla tekrarlanır. Parazitin çok yoğun olduğu bölgelerde uygulama sıklığı daha da artırılabilir. • Kist aşısının enjektable (iğne) formu yağlı bir eriyik olduğundan dolayı yakıcıdır. Bu nedenle yapıldığı yerde ağrı oluşabilir. İlacın kiloya göre uygulanması nedeniyle, 15-20 kg’ın üzerindeki köpeklerde uygulanacak olan ilaç miktarıda artacağından, yakıcı etkisi de doğal olarak daha fazla olacaktır. Böyle büyük ırklarda kist aşısının ağızdan verilen tablet formu tercih edilmelidir. Tablet formu ayrıca askaritlere ve kıl kurtlarına karşı da etkilidir. Tabletleri köpeğinize aç karnına (yemeklerden 3-4 saat sonra yada 1-2 saat önce) vermelisiniz. Tabletler , bir parça sevdiği bir yiyecek (peynir, köfte) içersinde veya toz haline getirilip yiyeceklerine karıştırılarak verilebileceği gibi, doğrudan dilinin arkasına konularak da yutturulabilir. Kusmamasına dikat etmelisiniz. Tabletleri yutturduktan sonra 1 saat içinde meydana gelecek kusmalar ilacın yeterli etki göstermesini engelleyecektir. Tablet yutmakta zorluk çıkaran 30 kg.’ın üzerindeki köpeklerde yapılacak ilaç miktarı iki enjektöre bölünmeli ve iki taraftan ayrı ayrı yapılmalıdır.
• Köpeginizin trasinda (uzun tüylü irklar için) göz etrafini iyice açtiiniz. • Aracinizda giderken köpeginizin açik camdan disari bakmasini engelleyiniz. • Göz problemleri için veterinerinize danismadan müdahalede bulunmayiniz.
• Köpeğinizi düzenli olarak yürüyüşe çıkarınız.Tırnaklarının doğal olarak aşınması onun için en iyisidir. • Kedinizin tırnaklarını “törpülemesi” için sert bir zemin sağlayınız, bunu kendiniz hazırlayabilir veya hazır olarak alabilirsiniz. • Köpeğinizi senede en az iki kez parmak araları dahil traş ettiriniz (uzun tüylü ırklar için) • Her yürüyüşden sonra köpeğinizin parmak aralarını ve tırnaklarını kontrol edip temizliğini yapınız. • Bunu yaparken kesinlikle yapay temizlik malzemeleri kullanmayınız.
• Köpeğinizi insan sampuanlariyla yıkamayınız. • Köpeginizi en sık ayda bir kez yıkayınız. • Kedinizi çok kirlendiği zaman yıkayınız. • Köpek ve kedinizin dış parazit mücadelesini düzenli olarak veterinerinize yaptırınız. • Beslenme konusunda veterinerinize danışınız. • Düzenli olarak kedi ve köpeginizi tarayınız. • Kedi ve köpeğinizi deri problemi olan diğer hayvanlardan uzak tutunuz. • Hayvanınızın derisi ve tüyündeki değişiklikler konusunda veterinerinize danışınız. • Hayvanınızın direkt güneş ışığından faydalanmasini sağlayınız.